
En İyi Sosyal Medya Kariyer Sayfası Stratejileri
23 Temmuz 2025
İşveren Markası: Şirket Kültürünü Yansıtmanın Yolları
27 Temmuz 2025İlham Veren Stratejiler, Gerçek Hikâyeler
İyi bir işveren markası artık sadece işe alım süreçlerinde avantaj sağlamıyor. Aynı zamanda şirketin kültürünü, değerlerini ve vizyonunu dış dünyaya yansıtmanın en etkili yollarından biri. Günümüzde insanlar bir şirkete başvurmadan önce, o kurumun sadece ne yaptığına değil, nasıl bir yer olduğuna da bakıyor. “Bu şirkette insanlar mutlu mu?”, “Kültürü bana uygun mu?” gibi sorular artık başvuru kararlarında belirleyici hale geldi.
Peki, globalde bunu en iyi yapan şirketler hangileri? Son 2-3 yılda kimler bu konuda öne çıktı? Bu yazıda, son dönemde dikkat çeken 3 başarılı işveren markası örneğini inceliyoruz. Her biri kendi tonuyla, yaklaşımıyla ve hikâyesiyle farklılaşan bu örnekler, hem ilham veriyor hem de kendi stratejinizi gözden geçirmeniz için fikir sunuyor.
1. Heineken – “Go Places” Kampanyasıyla Hikâye Anlatıcılığını Sahiplenmek
Heineken, işveren markası konusunu sadece “biz harikayız” diyerek anlatmadı. Onun yerine, iş arayanlara bir yolculuk duygusu yaşattı. “Go Places” kampanyası ilk olarak 2016’da başladı ama 2022’de bu kampanya bambaşka bir seviyeye taşındı. Yeni nesil adaylara özel, interaktif bir deneyim tasarlandı.
Adaylar, online olarak 12 soruluk bir deneyime katılıyor. Bu sorular, kişinin karakterini ve kariyer yolculuğundaki yaklaşımını ortaya çıkarıyor. Cevaplara göre farklı kişilik profilleri tanımlanıyor ve sonunda kullanıcıya özel hazırlanmış bir video sunuluyor. Video sadece kişinin karakterine değil, Heineken’deki potansiyeline de odaklanıyor.
Bu kampanyada dikkat çeken üç şey var:
- Hikâye odaklı bir yaklaşım var. Her şey interaktif ve kullanıcıya özel.
- Heineken’in tonu tamamen markaya ait. Samimi, enerjik, yer yer esprili.
- Aday kendini başvuru yapan biri değil, bir yolculuğun parçası gibi hissediyor.
Sonuç? Kampanya sosyal medyada yüksek etkileşim aldı. Adaylar bu deneyimi paylaşmaya başladı ve markanın işveren imajı ciddi bir ivme kazandı. Heineken’in kariyer sayfası, sadece bir başvuru alanı olmaktan çıktı, bir keşif alanına dönüştü.
2. HubSpot – “People-First” Yaklaşımıyla Bağ Kurmak
Teknoloji dünyasında birçok şirket “çalışan deneyimi”nden bahsediyor. Ama bu söylemi en iyi yaşatanlardan biri hiç şüphesiz HubSpot. Şirket, pandemi sonrası dönemde hibrit çalışmayı sadece bir model olarak değil, bir değer önerisi olarak sahiplendi. 2022’den itibaren “Work From Anywhere” politikasını tanıttı. Ama bunu sadece duyurmakla kalmadı, tüm iletişim dilini bu felsefeye göre şekillendirdi.
Kariyer sayfalarında sadece pozisyonlar değil, çalışan deneyimleri, evden çalışma hikâyeleri ve yöneticilerden samimi videolar yer aldı. LinkedIn ve Instagram gibi mecralarda çalışanların paylaşımları düzenli olarak öne çıkarıldı. Bu içeriklerin hiçbiri aşırı prodüksiyon içerikli değildi. Aksine, doğal, samimi ve içten videolar ön plandaydı.
HubSpot’un işveren markasında öne çıkan üç unsur:
- Güçlü bir değer önerisi var: özgürlük, güven ve şeffaflık.
- Çalışan hikâyeleri çok iyi kurgulanmış. Ama kurgu değil, tamamen gerçekler üzerine kurulu.
- Marka dili aşırı kurumsal değil. Sıcak ama stratejik bir anlatım var.
Glassdoor’da çalışan değerlendirmelerinde HubSpot, son 3 yıldır sürekli olarak en iyi işverenler arasında yer alıyor. Bu da sadece iletişimin değil, uygulamanın da sağlam olduğunu gösteriyor.
3. Unilever – Genç Yeteneklerle Kurulan Doğrudan İletişim
Unilever yıllardır sürdürülebilirlik, çeşitlilik ve kapsayıcılık gibi konuları işveren markasının merkezine koyuyor. Ama özellikle 2023 ve sonrasında yaptığı bir şey bu algıyı daha da güçlendirdi: Genç yeteneklerle doğrudan iletişim kurmak.
LinkedIn ve TikTok üzerinden başlattıkları “Day in the Life at Unilever” içerikleri, farklı departmanlardan genç çalışanların bir gününü anlatıyor. Video formatı çok sade: Telefonla çekilmiş, kısa, enerjik içerikler. Ama her video, Unilever’in iç yüzünü, iş yapış şeklini ve ekip kültürünü çok net gösteriyor.
Bunun dışında 2024’te başlatılan “UniVoice” adlı podcast serisiyle, genç çalışanlar kendi hikâyelerini anlatıyor. Başarılar, hatalar, öğrenilen dersler… Hepsi gerçek ve filtresiz. Bu podcast’ler YouTube ve Spotify’da yayınlanıyor ve adaylar bu sayede şirketi sadece kurumsal bir kimlikten değil, içeriden biri gibi dinleyebiliyor.
Unilever’in bu yaklaşımında dikkat çeken noktalar:
- Z kuşağıyla kurulan ton çok doğru ayarlanmış. Ne fazla ciddi, ne yapay samimi.
- Çeşitliliğe sadece iletişimde değil, içerik üreticilerinde de yer veriliyor.
- Gerçek hikâyeler anlatılıyor, bu da güven yaratıyor.
Peki, Bu Örneklerden Ne Öğrenebiliriz?
Bu üç şirketin ortak noktası şu: Hiçbiri “biz en iyisiyiz” diye bağırmıyor. Onun yerine “biz böyleyiz, bize uyuyorsan tanışalım” diyorlar. Bu yaklaşım, hem samimi hem de seçici bir duruş yaratıyor.
Eğer siz de işveren markası üzerinde çalışıyorsanız, bu örneklerden çıkarılacak bazı temel dersler var:
- Hikâyeye odaklanın: İnsanlar başvuru yapmadan önce bağ kurmak istiyor. Bu bağı anlatacağınız hikâyeler kurar.
- Gerçek insanları görünür kılın: Stok görseller değil, çalışanlarınız konuşsun. Onlar zaten en iyi temsilcileriniz.
- İletişim kanalına göre içerik üretin: LinkedIn için başka, Instagram ya da TikTok için başka bir anlatım gerekir. Ama ton ve mesaj tutarlı olmalı.
- Süreklilik yaratın: Tek seferlik kampanyalarla değil, düzenli içeriklerle bir kültür anlatısı oluşturun.